5.09.2009

kısa kısa




Şehr-i şahane’deydim geçen hafta. Ruhum kanatlandı gene. Derin derin çektim içime, mest oldum. İnsanların telaşı yordu gene, bakmamaya çalıştım.
Bir martı olmak istedim, bir deniz, bir hava. Bir tek insan olmak istemedim gene.

Uzun bir aradan sonra yemek yaptım, fakat 25 dakikada yaptığım yemeği 40 dakika çiğnemek durumunda kalınca epey bir moralim bozuldu zira yapmayı becerebildiğim nadir şeylerden birisiydi yemek pişirmek. Bendeki sanat, zanaat istidadı zaten – maşallah - sıfırın altındaydı, tam oldu. Mal gibi kaldım şimdi ortada. Biri bana, en kısa zamanda şu dünyada ne işe yaradığımı söylesin istiyorum.


Mutlulukla mutsuzluğun temelinde aynı duygunun yattığını keşfettim: şaşkınlık. Evet. Şaşkınlık. Birinde “neden ben” şaşkınlığı var, diğerinde “aman Tanrım, ben” şaşkınlığı. Bunu benden önce keşfeden olmuş olabilir kabul, fakat ben yeni ettim.
Ayrıldıkları nokta ise kalış süreleri. Mutsuzluk sülük misali, yapıştı mı bırakmıyor insanı nemrut. Mutluluğun süresini biz belirliyoruz sanki. Hevesimiz geçince başka başka mutluluklar peşinde koşuyoruz.(böyle yazdım ama kendim bile ikna olmadım, mesnetsiz isnat gibi geldi bana nedense)

Sonbahar gelmiş. Her sene geliyor farkındayım ancak ben henüz yeni fark ettim. Üzüntüm herhangi bir aya, mevsime, güne, yıla özel bir anlam yüklediğimden kaynaklanmıyor. Bazen hiçbir şeyin farkında olamıyorum. Ben hipnotize olmuş gibi öylece duruyorum, benim dışımdaki her şey geçip gidiyor.
(Üzülmek için icat mı çıkarıyorum bilmem)

Ameliyat bile oldum ben. Gayet de iyi geçti ancak düşündükçe hayatımın 1,5 saatini hatırlayamamak oldukça garip geliyor bana. Garip demişken, bundan daha da garibi narkozdan “Fenerbahçeee” diyerek uyanmak olsa gerek :)
Bir de, damağımda biriken kanlı parçacıkları (ne olduklarını bu güne değin öğrenemedim, abim de söylemek istemedi zaten) parmağımla çıkarıp çıkarıp abimin eline yapıştırdığımı hatırladıkça halen bir miktar utanıyorum ancak o da çabucak geçiveriyor Allah’tan :)

Google hesabıma, yönergeleri izlediğim halde, erişemiyorum bir haftadır. İşe yaramadığını bile bile “Bu bilgi yararlı oldu mu?” ve “Lütfen bunu yararlı bulmama nedenlerinizi bize açıklayın. Teşekkürler!” ifadelerini görünce sanırım bir miktar nevrim döndü. Bunun sonucunda yazmış olduğum mailden dolayı beni dava ederlerse ve ben de buna mukabil “muayyen günümdeydim, oradaki kan beynime sıçrayıverdi birdenbire, çok pişmanım” dersem hüküm giymekten yırtar mıyım acaba, ne dersiniz?

Takma isimlere sığınmadan kendi adımla bir blog açmak çok önemliydi benim için. Vakti zamanı gelince açacağım demiştim, açtım. Bir numara olmadı, güneş gene bilindik yönden doğup bilindik yönden batmaya devam etti. Keramet isimde değilmiş demek ki. İyi de nerede o zaman....

Aklım, özgür takılıp, alıp başını gidiyor bazen. Malak gibi bakıyorum ardından, gelmesini bekliyorum. Ben aşkı anlamıyorum, hele kendimi hiç...




Haydi canlarım, muhabbetle.












18 yorum:

uctemmuz dedi ki...

hey dostum...sakin ol, ha..
:)))
(ünsal sululuğu bırak.)
döktürmüşüz yine, bakıyorum. Önce peşinen geçmiş olsun diyeyim. neden ameliyat oldun, ne oldu? böyle üstünkörü geçiştirme bu konuyu. ya da anlatmak istemiyorsan, tamam peki, anlatma.
(konuşur gibi yazıyorum yorumu, uzattıkça uzatasım geliyor. Hadi hayırlısı.)
o sevmediğiniz bakış açınız Küçük Hanım, beni cezbediyor.
Bu yazıyı da yine yutarcasına okudum.
sn de yetenek olmadığına neden bu kadar eminsin sen?
onu anlamadım.
neyse...
özledim seni evet, ama canım konuşmak filan istemiyor, kendi içimdeyim bu aralar.
bana anlayış gösterir misin?
elbet gösterirsin.:)
sonraaa...
amannn...işte bu kadar...ha sahi, ne yemek yapmıştın? onu da merak ediverdim...
çok seviyorum seni...:)

atalet-buduar dedi ki...

geçmiş olsun.. tümü için..


sibaksda ben geldim yazınca..bloa baktım hemen yazı eklendi sanıp..
bilememişim şehrimi paylaşmakta olduğunu..

sıkıntı..
kimde yok ki..
sıkıntının en iyi ilacı..
kahkaha..
önce yapay da olsa arkası geliveriyor..

atalet..

ASLI dedi ki...

Fenerbahçe aşkına! Ellerine sağlık!
Geçmiş olsun ki.
öperim ki :)
mandalinin :)

Sevgi Gibi dedi ki...

Üns.cüm,
hayatta en sinir olduğum insan kendimim. Ne yapsam yaranamıyorum kendime. İçeride bir mekanizma var sanırım - ay gene ne salaksın sen mekanizması- öyle özel bir tetikleyicisi de yok üstelik, sabah uyanmam yetiyor harekete geçmesine. dişlilerin arasına çomağı şöyle temiz bir geçiresim var aslındaama, hadi hayırlısı :)
Yemek, çingene yahnisiydi. Özel günlerin ve Ramazan davetlelerinin vazgeçilmezi gibi bir payeye sahipti ama çuvalladım işte bu sefer.
ben de sevorum seni çoook.

Atalet,
geldim evet, ve hiç gitmeyi istemedim. İstanbullu olarak ne kadar şanslı olduğunuzu düşünmeden edemiyorum :)
Kahkaha evet güzel bir çözüm.

Aslı'm,Mandalin'im,
benimle gurur duyuyorsun dimi :))

S.e.N.a.Y'ı anlamak dedi ki...

böyle oturup mutluluk bekleyince gelmez gibi geliyor. gelmesi için sabah erkenden kalkılabilinir, tekte olsan sinemaya gidilebilinir, en sevdiğin derginin sayfaları huzur veren bir kafede çevrilip okunabilinir, o gün güzelce makyaj yapıp hafif göz çapkınlığına çıkılabilinir... ben beklemiyorum artık.. daha çok kendimi nasıl eğlendirip mutlu edebilirim onu anlamaya uygulamaya çalışıyorum...

çok çok geçmiş olsun bide...
buralarda olduğunu bilseydim görüşmek isterdim...

Gergin dedi ki...

"Hayırdır;ne iş?" diyorum,
"yok ya;alakası yok" diyorsun ama
getirip yazının sonunu yine aşka
bağlıyorsun.
Ne iş?

Sevgi Gibi dedi ki...

Şenaycım,
oturup mutluluk beklemiyorum ben - ki salt oturduğun için gelenler de var, o da ayrı bir mevzu-
Söylediğin şeyleri ben de yapıyorum tabi ve bunların sonucunda kısa süreli tatminler yaşıyorum. Ancak işte çabucak geçiveriyor bu duygu, yeni yeni tatminler peşinde koşuyoruz. Ya da en azından ben öyleyim.
İstanbul'a kontrol için ve teyzemlerle birlikte gittim, dolayısıyla onlara tabiiydim, gezme şansım hiç olmadı. Geniş zamanlarda buluşuruz diye düşündüm.

Gergin beeyyyy,
fakat o "iş" hiç olası bir şey değil ki :(
Ama bakın yaramı deştiniz şimdi, çabuk omzunuzu uzatın çabukkk :))

Gergin dedi ki...

Nee?
Biri omuz mu dedi?
Peki geniş olsa olur mu?

Sevgi Gibi dedi ki...

Gergin bey,
sizin omzunuz olsun kafi, ebat problem değil :))
Ayrıca geniiş geniş "geniş omuz" derken aklınızdan - bana destek olmak dışında - başka türlü bir düşünce geçmedi değil mi :)))

Gergin dedi ki...

Aklıma ne gelebilir ki?
Hem omuz dediğin ne işe yarar da..
İnsan şefkate ve desteğe ihtiyaç
duyduğunda gelir,güzelce başını
koyup ağlar rahatlar filan..
Sonra da göz yaşını ve burnunu silip
sümüklü böcek gibi iz bıraktıktan
sonra da gider.
Benim bildiğim bu.
Başka düşünceler nelerdir inan hiç
bir fikrim yok..:)))

Adsız dedi ki...

sevgi nerelerdesin canım...nasılsın, merak ettim seni, 2 satır yazıver bana...
üns.

Sevgi Gibi dedi ki...

Gergin beyyy,
cümle sonundaki gülücüğü görmesem neredeyse inanacaktım vallahi dediklerinize :))

Üns,
buradayım, hep buradaydım, hep de burada olacağım :p

Gergin dedi ki...

Ne diyeyim canım..
"Çok fena düşüncelerim var" mı?
Hayret bi şeysin valla..:)))

Gergin dedi ki...

İşine karışmak gibi
olmasın da video biraz tuhaf
duruyor.
Anladığım kadarıyla boyutları
320x197

Sağ menü ise tahminen 200px filan.
Yani video kodlarının bulunduğu
yeri açıp 320 gördüğün yerlere 200,
197 gördüğün yerlere de 77 yazsan
daha güzel olacak gibi.
(320'den de 197'den de 2 şer adet
var ona göre.Birini bile atlasan
düzelmez)

Sevgi Gibi dedi ki...

Gergin beyyy,
siz öyle demeseniz dahi, şahsen bizzat ben kendim öyle demek istediğiniz çıkarımında bulunuyorum :))

Şablonları bir türlü beğenemedim. Zor beğenirim zira ben, bilmem bir şeyler anlatabildim mi :))

Gergin dedi ki...

Anladım.
Hatta sırf o yüzden hakkındaki
düşüncelerimi daha da derinleştirdim.
Bilmem ben de anlatabildim mi...
Bunu sen istedin,napiim..:)))
...
(Bu arada o şablonlar gerçekten kaliteli.
Tek tek incelenmessi gerek.Ve tam sayfa
yaparak incelenmeli.Yoks yanıltıcı
olabiliyor.)

Sevgi Gibi dedi ki...

Gergin bey,
e hayırlı olsun o halde ne diyeyim:)
Zorla morla, düşünce derinleştirmelere vardırdım ya işi neticede ona bakın siz:)))

Şarküteri dedi ki...

Sevgi geçmiş olsun, ne ameliyatı olduğunu bilemedim ama geçip gitmesi güzel. Hayatta hatırlayamadığımız bir buçuk saatleri dert etmişsin. Bir yerde okudum, unutkanlık yaratıcılığı besler, hayatı sevmemizi kolaylaştırır diyordu. Herşeyi hatırlayan insanlar çok ciddi ve mutsuz olurlarmış... Yani narkoz iyidir :))