22.07.2010

Briefe an Milena




  • "Bak Milena, 'en çok seni seviyorum' diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, 'sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla' dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki."

  • "koca deniz dibindeki küçücük taşı nasıl severse, benim de sevgim öylesine yığılıyor üstüne. tanrı isterse o küçük taş ben olurum bir gün."

  • bu akşam tek başıma uzun bir yol yürüdüm. çoğunlukla başkaları ile yürürüm veya yatarım. bu akşam tek oldu. tanrım, keşke burada olsaydınız. burada olmadığınızı söylersem aslında kendime deli demeliyim. o kadar kuvvetli bir şekilde hissediyorum ki burada olduğunu. hayır hayali değil, istediğim anda size dokunabileceğim şekilde buradasınız, yanımdasınız..

  • anladığım kadarı ile milena ikimiz de çok çekingen ve ürkek kişileriz. birbirimize gönderdiğimiz mektuplar o kadar çekingen o kadar korku dolu ki. cevaplar dersen onlar ayrı bir korku kaynağı ikimize de doğuştan gelmemiş bu özellikler ama bende huy edinmiş artık.
    bir odadayız milena. birbirine bakan iki kapının ardındayız ama ayrı ayrı. biri açacak olsa diğeri hemen ürküp kapıyor kapıyı. halbuki bu iki kişi ürkeklik olarak bu kadar benzemeseler, biri diğerine hiç aldırış etmese açsa kapıyı çıksa dışarı odayı düzenlese. ama hayır o da en az diğeri kadar ürküyor ve saklanıyor kapısının ardına ve o güzelim oda bomboş kalıyor ortada.
    ve bu yüzden hep ikimizi üzen yanlış anlamalar oluyor. aslında senin anlamadığını söylediğin o mektuplar sana en yakın olduğum zamanlar yazmış olduklarım oluyor.
    yeryüzündeki 38 yıllık yolculuğumdan sonra bir dönemeçte sana rastlıyorum ve bu geç gelen hiç beklemediğim karşılaşma sonrasında ne yapacağımı bilmez şaşırıp kalıyorum. içimde fırtınalar kopamıyor, bağıramıyorum, çılgınlıklar yapamıyorum bu yüzden. sadece diz çökmüş oturuyorum ve karşımda duran ayaklarınızı okşuyorum..

  • evet milena işte viyana’da bir postahanede oturmuş kahve içiyorum şu an. geldim milena. buna hala inanmıyorum. rüya görüyorum sanki şu an.. bugün senin sevdiğin yerleri gezeceğim.

  • viyana’dan bu yana ilk defa bu kadar yorgunum. bugün seni büyük koltuğa oturtacağım ve karşına geçip susacağım. mutluluğumu kelimelere dökebilir miyim ki? elime, gözüme, yüreğime burada olmanın mutluluğunu nasıl anlatayım? oysa ben yalnızca senin bana söylediğin yaşamı seviyorum..

  • kısaca şunu söylemek istiyorum milena: etrafındakilerin o ulaşılmaz zekilikleri ile hayvanca sersemliklerine karşı senin haklı olduğuna inanmamış olsaydım bu kadar ilgilenebilir miydim seninle? koskoca okyanusların dibindeki bir avuç toprak o baskıya nasıl dayanıyorsa sen de öyle dayanmalısın milena. bugüne kadar insanlara tahammül edebileceğimi, yeryüzü ile başa çıkabileceğimi düşünmezdim hiç. ama sen şunu öğrettin bana dayanılmaz olan aslında yaşam değilmiş..

  • kıskançlık yapmamayı başarabiliyorum ama kıskançlığın yersiz bir duygu olduğuna anlam veremiyorum bir türlü..
    paris’e gitmeyi düşünüyor musun hala? ne kadar kalacaksın? her zaman düşündüğün sürenin yarısını söyleki fazla üzülmeyeyim..

  • günlerim güzel geçemiyor burada. artık tek başıma olmak da mutlu etmemeye başladı beni. bu yüzden bizimkilerin yanına taşındım. belki de beni mutlu eden istediğim zaman gidebileceğim iki evimin olmasıydı. anlayabildin mi? çünkü ben anlayamıyorum da.. 

  • hastalığımı önemsemiyordum. ilk zaman gitmiş olsaydım doktora? belki hiçbir şey değişmezdi. gerçi beni buna zorlayacak beni merak eden birisi yoktu. ama bugün senin için üzülen biri var: yalvarırım milena doktora git!.

  • kendini ne kadar az üzersen ben de o kadar az üzülürüm milena. seni görmek istemeyeceğimi, sana yazmaktan sıkılacağımı nasıl geçirirsin aklından? hele seni bir kere de olsa görmüş olmaktan sonra!.

  • "…bana bir kez daha –her zaman değil, istemem de her zaman- ama bir kez daha "sen" de bana…"

  • "…milena, yardım edin bana! söyleyebildiklerimden daha çoğunu anlayın!.."


                Bilmem ki sizden neyim eksikti  Frau Jesenska!



2 yorum:

Adsız dedi ki...

senin eksiğin yok..
devir eksik..

sonuçta yüz yıllık bir zaman geçmiş.. en az bunlar yazılalı..

atalet

Sevgi Gibi dedi ki...

çok güzel söylemişsin gene atalet, evet devir eksik...
gerçi ben o zamanlarda yaşasaydım da Franz Milena da Milena diye tuttururdu diye düşünmekteyim :P